YENİ ANAYASA İÇİN ÖN KOŞUL
Her ne kadar “demokrasi” halkın kendi kendini yönetmesidir diye tanımlansa da, bu tanım yalnızca bir dilek olarak kalmıştır. Hele hele bizim gibi demokrasiyi belirli aralıkla yapılan seçimleri kazanın her isteğininin tanrısal buyruk olarak kabul edildiği ülkeler için bu tanım özünde tam bir tehlikedir.
Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından biri, belki de birincisi “azınlığın çoğunluk olabilme hakkıdır”.
Burada öne çıkan azınlık kavramının en belirleyici olanı siyasal azınlıktır. Yani demokrasilerde siyasal azınlıkların çoğunluk olabilmesinin önü açık olmak zorundadır. Bunun için de önünde kısıtlamalar olmamalıdır.
* * *
Haziran seçimlerinin ardından gündemin can damarını yeni anayasa oluşturacak. Bol bol anayasa maddelerini tartışacağız.
Yeni anayasayı yeni meclis yapacak. Pekiii, yeni meclis toplumsal mutabakatı karşılayacak yapıda mı olacak.
Toplumsal mutabakat; toplumun en geniş kesimlerinin ortaklaştığı birliktelik midir, yoksa TBMM’ndeki partilerin ortaklaşması mıdır?
Peki, TBMM toplumun en geniş mutabakatını sağlayacak bir meclis olabilir mi?
Sorunun yanıtı zurnanın zırt dediği yere işaret edecek. Yani meclisin nasıl oluşacağı burada birinci derecede önem taşır.
Öncelikle 12 Eylülden bu yana oluşan meclislerin temsil yeteneklerine bakmak gerek. Ne yazık ki, bu konudaki sicilimiz pekiyi değil. Şu anki meclisin temsil yapısı, geçmişlere göre daha iyi. Bu meclis oy kullanan seçmenin yüzde seksenini temsil ediyor. Temsil edilmeyen oylar ise CHP’nin aldığı oylara eşit. Yani bir bakıma Anamuhalefet meclis dışında.
Haziran seçimlerinde oluşacak meclisin bu çarpıklıkta olmaması gerekir. Sözün özü seçimden önce, seçim ve siyasi partiler yasalarının değiştirilmesi zorunluluk. Yeni anayasa toplumsal mutabakat olacaksa, bunun önkoşulu barajsız bir seçimdir.
Bu durumun önünde aşılması güç engeller var mı, var. Öncelikle anayasaya göre seçimlere ilişkin yasal değişikler mecliste kabul edildikten bir yıl sonra yürürlüğe giriyor. Yani seçim yasasının değiştirilmesi çözüm olamıyor. Öncelikle ve ivedilikle anayasadaki “seçime ilişkin yasa değişlikleri bir yıl sonra yürürlüğe girer” hükmünün değiştirilmesi gerekir. İkinci adım ise seçim barajını kaldıracak yasa değişikliği olmalı.
AKP’nin bırakalım anayasa değişikliğini yoluyla seçim barajını kaldırmayı, seçim barajının %10’un altına çekilmesini bile dile getirmeyeceği bir gerçeklik.
Bu durumda ne olacak. Bu yeni anayasa çalışmasının “toplumsal mutabakat”tan uzak yapılacağının kanıtıdır.
Belki seçimlerden sonra anayasa değişikliği yapılabilir ama bu değişiklik asla ortalığı süt liman etmeyecektir. Yeni hazırlanacak anayasa toplumun değil, bir ya da birkaç partinin anayasası olacaktır.