ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               

MEMLEKETİMİN DAĞLARI
Havalar da ısınmaya başladı ya, sorma artık. Kışın karalığından uzaklaşmak için bir bahane var.
Tatil günlerinde boğazın iki yakasında insan seli. Parklar cıvıl cıvıl.
İstanbul’da laleler soldu. Şimdi erguvan zamanı. Menekşeler, sümbüller de cabası.
Kentlerde belediyelerin diktiği çiçeklerle karşılanırken bahar, dağlarda kır çiçekleri değil,  kan çiçekleri açıyor.
Dağlarına bahar gelmiyor memleketimin.


İstanbul’a eklenecek iki yeni kentle bir yeni boğaz dindirmiyor gözyaşlarını. Ne aile sigortası ne de “püskevit” tatlandırmıyor oğulları dağlarda olan anaların ağızlarını.
Meydanlarda bir yapay ağız dalaşı. Yoksul halkın bütçesinden alınan milyarlarla azmanlaşan uzun boylu cüce” partiler cirit atıyor. Parlak nutuklar ve birbirlerine yapılan incir çekirdeğini doldurmayan dedikodular gırla.
Sıra ülkenin gerçek sorunlarına gelmiyor bir türlü. Oysa seçimden sonra gündemin ilk sırasında “Anayasa” olacaktı hani. Siz hiç anayasa değişikliği hakkında konuşan bir “uzun boylu cüce” görüyor musunuz?
Neden “kanı yerde kalmayacaktır” gibi sıradan ve atık çiğnene çiğnene çürümüş bir sakıza dönmüş sözler dışında somut bir şey söyleyen yok.
Büyük harflerle BARIŞ diyen kaç kişi var çevrenizde?
Barış için neler yapacağını söyleyenler var mı tanıdıklarınızda?
Peki, siz barış için neler yapabileceğinizi düşündünüz mü?
Tüm bunlardan sonra tek bir soru daha; oy vermeyi düşündüğünüz parti ya da kişinin barış için bir şeyler yapabileceğine inanıyor musunuz?

 

Dağlardan kentlere her yana yayılan yas’ı görmezden gelerek çözemeyiz sorunlarımızı. Ya da asker yaslarını yüceltirken, Kürt gençlerinin yaslarını görmeyerek de çözemeyiz sorunu. Sorunun kaynağında dövüşenler değil, dövüşün nedenini çözmeyenler yok mu?
Çözümün birinci şartı yeni, yepyeni bir anayasa. Anayasayı yapmaya yetkili olacak meclisin seçimlerine bir aydan az kaldı. Hani nerde o “uzun boylu cece”lerin anayasa hazırlıkları. Nasıl bir anayasa düşündüklerini açıladılar da ben mi duymadım? Üstelik eşitsiz ve adaletsiz seçim sistemi de cabası.

Şimdi erguvan zamanı.
Giderek daha az görülse de Erguvan’ın çiçeklendiği zamandayız. Peki, biliyor muyuz erguvanın söylencesini.
Hıristiyan Batı kültüründe sıkça işlenmiş trajik bir öyküsü vardır erguvan ağacının: Havarilerinden biri (Yahuda) Hz. İsa'ya ihanet eder ve İsa’nın yakalanarak çarmıha gerilmesine neden olur. Her son pişmanlık gibi Yahuda da sonra da pişman olur. Bu pişmanlık onu ölüm düşüncesine sürükler; kendini erguvan ağacının dalına asar. Bu hain adamın alçaklığını sindiremeyen erguvanın önceleri beyaz olan çiçekleri utancından kırmızı/pembeye dönüşür.
Umarım “kurtla yiyen, çobanla ağlayan”lara oy verip, kendinize bir erguvan ağacı aramazsınız.