ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

SALAĞA YATMAK


Berber, o kasabaya ilk kez gelmiş müşterisini tıraş ederken o sırada sokaktan geçmekte olan kişiyi gösterir ve:
“Bakınız der. Bizim kasabanın salağıdır bu.”
Kasabanın salağı dediği kişiyi içeri çağırır. Gelenin yüzünde süzme salak olduğunu gösteren bir sırıtış vardır.
Berber cebinden bir beş liralık, bir de elli liralık iki banknot çıkarır. Her parayı bir eliyle salağa uzatır ve “dilediğini al” der.
Salak, biraz düşündükten sonra beş lirayı alır ve çıkar. Müşterisine dönen berber:
“Gördünüz mü der. Bu süzme salak.”
Tıraşı biten adam, kasabanın o ufak çarşısında “salak”a rastlar. Onu bir kenara çekerek yavaşça “neden elli lirayı almadın, o daha değerliydi” der.
Salağın yanıtı müthiştir:
“O zaman oyun biterdi. Bir daha kimse bana para uzatmazdı.”

Sabah’taki bir haber getirdi bu öyküyü aklıma. Sivas kıyımıyla ilgili bir haber. “Sivas’ta, Madımak’ta 37 can’ımızı yakan kalabalığın arasında PKK’lılar varmış. Şimdi hepsi ölmüş olan bu PKK’lılar kışkırtmış kitleyi. Üstelik bu PKK’lılar İşçi Partisi ile de ilişkiliymiş.
Neresinden bakarsak bakalım bu tam bir salağa yatırma haberidir. Bu kez haberi yapanlar kendileri değil de toplumu salağa yatırmayı denemişler.
Konunun bir çok açıklanmaya gerek duyulan yönleri var.
Öncelikle PKK’in Sivas’ta böylesi bir kitleyi harekete geçirebilecek güçte olmadığı bir gerçek.
İkincili, PKK ve İşçi Partisi birbirine zıt iki politik yapıdır. Bir araya gelmeleri olanaksızdır.
Üçüncül olarak kitlenin her hareketinden ve önderlerinden belli ki bu eylem kesinlikle dini referans alan bir gerici güruhun işidir. Sanıklarından, Aziz Nesin’i tartaklayan ve ölümünü isteyen itfaiye görevlisine kadar bu böyledir.
Amaç ise çok açık bir biçimde sırıtıyor. Halkı salağa yatırıp, gerici yobaz eylemleri yapanları aklamak.

Benzer bir durum Hrant Dink davasında da var. Orada da göz önünde apaçık duran ilişkiler görülmek istenmezken, karanlıklarda el yordamıyla bir şeyler aranıyor izlenimi verilerek dava sürüncemeye bırakılıyor.
Avukatların tüm çabalarına karşın davanın yönü olması gereken yönde değil. Yani tam bir salağa yatma. Bu kez yatırma değil, yatma.

Bir başka salağa yatırma olayı ise 12 Eylül soruşturmasında yaşanıyor. Nedense her oy sandığı kurulması aşamasında, 12 Eylül getirilir gündeme. Bunun en yoğun olduğu dönem “Anayasa oylaması” dönemiydi. O günden sonra kulak üstü yatanlar şimdi seçim sandığı göründüğünde yeniden anımsadılar 12 Eylül’ü.
Yazı yazmaktan başka suçu olmayanların sabaha karşı evleri basılarak alındığı ülkede darbeci paşalara önce telefon ardından davet yazısı gönderiliyor. Olağanüstü incelikle yapılan bu çağrının ucu da açık. Görüldüğü kadarıyla sonuçta savcılar ayaklarına giderek alacaklar ifadelerini.
Yaşları doksanlara gelmiş bu insanları zindanlara konulması değil istediğimiz. Tarih önünde veremedikleri hesabın, daha yaşıyorlarken belgelendirilmesi.

Ahh, bir de salağa yatmanın yutulmadığı günleri görebilsek.