ANAYASA DEĞİŞEBİLECEK Mİ?
Yeni bir başlangıç mı yapacağız, yoksa eskinin sürmesinde ısrarlı mı olacağız? Önümüzdeki sürecin temel sorusu bu olacak.
Meclisin açılmasıyla birlikte gündemi işgal edecek en önemli konu Anayasa olacak. Şu anki anayasadan hemen hiç kimse memnun değil ama yeni anayasa üzerinde anlaşmanın da çok zor olacağı görülüyor.
Özgürlükler artacak mı? Öncelik devlette mi olacak, insanlarda mı? Çok renkli bir toplum yapısı öngörülebilecek mi? Adalet nasıl olacak? Soruları çoğaltmak olanaklı.
Yeni anayasa yapım sürecinin hemen başında çözülmesi gereken sorunun “Yeni bir anayasa mı, anayasa içi değişiklik mi?” olacağını sanıyorum.
Biraz daha açayım. 12 Eylül’ün yazdığı anayasa tümüyle değişecek mi yoksa geniş çaplı yamalar mı olacak? Yani açıkçası; başlangıcından, ekindeki geçici maddelere kadar bu anayasa çöpe atılacak mı, atılmayacak mı?
Öncelikle belirteyim ki bu anayasa beş generalin yazdığı bir metindir. Ne kadar halkoyuna sunulduğu ve kabul edildiği söylense de o oylamanın halk oylaması değil, bir onay dayatması olduğunu yaşayanlar çok iyi anımsarlar.
Sonuçta geçerli ve yürürlükte de olsa, şu an hepimiz ona uymak zorunda olsak da bu anayasa “meşru” bir metin değildir. Bu nedenle de hiç kimsenin “bu anayasanın şurası değiştirilemez, hatta değiştirilmesi dahi teklif edilemez” demeye hakkı yoktur. Bunu söyleyenler çıkacaktır. Eğer buna uyulursa yapılacak anayasa değişikliği hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
Anayasanın değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğini belirttiği maddelerinin gerçekten iyi ve yerinde olduğunu düşünsek bile – ki bence böyle hiçbir maddesi yoktur- yine de değiştirilmesi zorunludur. Aynı anlama gelen fakat değişik sözcükler ve dizilişle yeniden yazılması bile düşünülebilir ama dokunulmaması eskinin ruhuyla yaşamını sürdürmesi olacaktır.
Bazıları AKP çoğunluğundaki meclisten demokratik bir anayasa çıkmayacağını düşünebilirler. Doğrusu bu konuda ben de onlardan pek uzak düşünemiyorum. AKP, gerek YÖK, gerek seçim ve siyasi partiler yasaları gerekse anayasanın değiştirilen maddelerine dayanarak yaptığı yargı kurumlarına ilişkin uygulamalarında sınıfta kalmıştır. Hep yazdım: AKP kadroları aldıkları eğitim gereği demokrasiyi algılayıp içselleştiremezler. Bu konuda yanıldığımı gösterecek uygulamalar yapmalarını ne kadar da isterim, bilemezsiniz.
AKP’nin tüm bu yapısına karşın, anayasanın en kısa sürede A’sından Z’sine değiştirilmesi bir zorunluluktur. Eğer bu ülkenin toplumsal güçleri sürece ağırlık koyabilirse AKP’nin meclis çoğunluğuna karşın bu meclisten daha iyi bir anayasa çıkabilir.
Başbakanın Arap ülkelerindeki gezisi, oralarda saygın karşılanması bu ülkenin kronikleşmiş sorunlarına çözüm üretmiyor.
Kan akması sürüyor. Örgütlenmeyi kısıtlayan, düşünceyi suç sayan, halka rağmen çıkar çevrelerinin doğayı katletmesinin önünü açan sisteme karşı demokrasi sorunu duruyor. Kürt sorunu, Alevi sorunu, Yüksek Öğrenim sorunu, gelir dağılımının çok bozuk olmasından kaynaklı sosyal sorunlar olduğu gibi duruyor. Üstelik bu sorunların Arap ülkeleri üzerinden çözülmesi de olanaksız.
Eğer anayasayı A’sından, Z’sine değiştirmezsek tüm bu sorunları çözmek olanaksızdır. Yapılacak kısmi değişiklikler sorunların bir kısmını “halının altına süpürmek”ten başka sonuç vermeyecektir.
Tekil Görüntülenme
|