DEMOKRATLARINI ARAYAN TÜRKİYE
Ben yaşamımda hiç havyar yemedim. “Derdine bak” dediğinizi duyuyor gibiyim. Yok, yok dert edindiğimden değil valla. Yalnızca örnek olsun diye. Oysa ben de biliyorum bu ülke yurttaşlarının neredeyse tümüne yakının havyar yemediğini. Bırak havyarı karnını doyuramayan milyonların var olduğunu.
Devletin resmi açıklamalarında yoksulluk sınırı %16. Yaklaşık 14 milyon kişi karnını doyuramayanların sayısı. Gelir dağılımı tam bir rezalet.
Gelir dağılımının düzeltilmesi sağcıları hiç mi hiç ilgilendirmez. Bu konu solun, sosyal demokratların sorunu olmuştur hep. Çünkü yoksulluk sorunu tam da demokrasi sorunudur.
Gelelim yeniden havyara. Ben hiç havyar yemedim. Bu yazıyı okuyacaklardan havyar tatmış olan çıkar mı bilmiyorum ama demokrasiyi yaşamış olan çıkacağını sanmıyorum.
Yaşım altmışı geçti. Bu kadar yılda ne havyar yedim, ne demokrasi yaşadım. Daha kaç yıl ömrüm var bilemem ama bu sürede havyar tatmak gibi bir isteğim olmayacak ama demokrasiyi yaşamak isteğim hep olacak. Yaşabilecek miyim? Bilmiyorum. Doğrusu pek de umutlu değilim.
AKP, eski statükoyu epeyce hırpaladı. Bunu da demokrasi adına yaptığını savundu hep ama daha önce de yazdım AKP demokrasiyi özümsemiş bir parti değil, olamaz da. Bu saptamamın doğruluğunu kanıtlamak istercesine çalışıyor AKP.
Peki, AKP’den demokrasi umudu yok da ana muhalefet CHP’den var mı? Bu soruya ancak gülünür. Belki AKP içerisinde birkaç demokrat bulunabilir ama CHP’de bunun da bulunabileceğini hiç mi hiç sanmıyorum.
Peki, ne olacak bu işin sonu. Hep böyle mi gidecek bu durum. Biz görmesek de bizden sonraki kuşaklar da göremeyecek mi demokrasiyi?
Evrenin temel kuralları vardır. Her şey ama her şey sonludur. Mutlaka bir yerlere evrilir ve yeni oluşur.
Bu düzen böyle gitmeyecektir. Doğaya ve insana saygılı, gelir adaletsizliği aza indirilmiş bir düzene demokrasi dersek, demokrasinin gelmesi mutlaktır.
Demokrasi öyle göktaşı gibi bir gün kendiliğinden düşmez kafamıza. Demokrasi için insanların emek harcaması gerek. Birilerinin bunu bilmesi, anlaması, anlatması, örgütlemesi gerek.
Sokakta hak ve adalet talepleri arttıkça, demokrasinin yolu kaçınılmaz olarak açılacaktır. Bugün çokça sesi çıkmayanların sesi çıkar olacaktır.
Türkiye’nin geçmişine baktığınızda yeni ve güçlü hareketlerin hep eskilerin içinden çıktığı görülür. Yani hep evrimci olmuştur gelişmeler.
Bu günlerde en çok sorulardan biri, “kabuğunu değiştirebilecek güçlü bir akım günümüzün partilerinden çıkabilir mi?” sorusu. Bazıları demokrat bir hareketin AKP içerisinden çıkabileceğini, CHP içerisinden çıkma olasılığının ise sıfır olduğunu söylüyorlar.
Doğrusu benim bu iki partinin içerisinden de bir demokrat hareket çıkacağı beklentim yok. Bu demek değildir ki bu partilerde demokrasi hareketine katılacak kimse yok. Vardır. Demek istediğim öncülük yapacak kitlesel bir öbek. Umarım gelecek beni yanıltır.
Yazılarımda MHP’den hemen hemen hiç söz etmediğimi belki fark etmişsinizdir. MHP’yi oluşturan temel düşünce sistemi, kapitalizmin ilk döneminin dayanağı olan ulus kavramı ve ulus devlet anlayışıdır ki bu düşünce sistemi tarihsel ömrünün sonundadır. Bu nedenle kendini yenileme olanağı olmayan bu düşünce, geleceğe yönelik öngörülerin içinde almıyor. |