KAR ALTINDA DENİZ DÜŞÜ GÖRENLERE SELAM OLSUN 1400’ü yılların başlarının Anadolu’su. Osmanlı, Timur’a yenilmiş. Her yerde bir başıbozukluk, düzensizlik egemendir. Zaten adaletsiz olan Osmanlı mülkünde açlık, yokluk ve güvenliksizlik almış yürümüştür.
Çelebi Mehmet Rumeli’de düzeni sağlamaya çalışırken Simavne Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin Mahmut’u Kazasker olarak atar.
Kazasker ülkede hukuktan sorumlu baş kadıdır. Diğer kadıları atadığı gibi onlara hukuksal yorumlarıyla onlara yön verir.
Şeyh Bedrettin’in zaten her yere yayılmış ünü kazasker olmasından sonra yoksullardan yana tutumuyla bir sevgi yumağına dönüşür.
Şeyh Bedrettin’i ilk kez Nazım Hikmet’in “Şeyh Bedrettin Destanı” adlı yapıtıyla tanıdığımda daha yirmi yaşına yeni basmıştım. –Kırk yılı aşmış- Çarpılmıştım. Önüme hiç bilmediğim, toplumdan saklanmış bir tarihin kapısı açılmıştı. Sonra Erol Toy’un “Azap Ortakları” romanı geldi.
Bunlar ne de olsa edebiyat yapıtlarıydı ama benim ilgimi uyandırmışlardı bir kere. O zaman kadar “ŞEYH” denince yobazlığı anlayan benim kırılma noktam oldu. Sonrasında Şeyh Bedrettin hakkında yazılmış kimi ince kimi tuğla gibi onun üzerinde kitap geldi.
Okudukça açıldı zihnim. Okudukça hem Bedrettin’i, hem de tüm insanları daha çok sevdim. Belki hepsinden önemlisi insanların ırkı, ulusu, inancı benim için önemsizleşti. Bu kavramların egemenlerin saltanatı için üretilmiş kavramlar olduğunu kavradım. Bedrettin bana tüm insanları ayırımsız sevmem gerektiğini öğretti.
Bedrettin öğretisi bir tür sosyalizmdi. Üstelik sosyalizmin kurucusu olarak bilinen Karl Marks’ın öğretisini yazmasına daha 400 yıl vardı. –Acaba Marx, Bedrettini okumuş mudur?-
Bedrettin, sunni İslam öğretisinden yola çıkmış ama tam karşıtı batini öğretiye varmış ulu bir bilgeydi. Hukuku ve yaşamı eşitlik üzerine kurmak istemişti.
Bursa’daki Mehmet Çelebi’nin bir sürü oyunla devirdiği Edirne’deki Musa Çelebi’nin tahtına son vermesinden sonra Rumeli paşaları Bedrettin’i İznik’e sürgüne göndertirler. Kan ve sömürü üzerine yığılan Osmanlı baskısı daha da artar.
Oysa Bedrettin bir “KARDEŞ SOFRASI”na çağırmaktadır insanları. Aydın’da ve Karaburun’da Bedrettin müritlerine katılan halk kendi kardeş sofrasını kurar.
“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için”
Nazım Hikmet
Çıkılan yol taa ki Beyazıt Paşa komutasındaki üçüncü Osmanlı ordusu bu kardeş sofrasını dağıta kadar sürer. Bedrettin bu kez Rumeli’den bir hareket başlatmak isterse de hile ile yakalanır ve Serez’de 1420 yılında idam edilir.
* * *
Sahi neden yazdım şimdi bunları? |