MOLLA KASIM
Güç insanı pervasızlaştırıyor. Hele hele bizim gibi öndere tapılan ülkelerde her genel başkan kendisini “önder” sanıyor. Sanırsınız bulunmaz Hint kumaşı mübarek. Oysa aynaya baksa görecek gerçeği ama ayna yok ki. Çevre dalkavuk dolu.
Yalakaların verdiği sarhoşluk, alkolün verdiği sarhoşluktan beterdir. Yavaş yavaş tanrı olduğu duygusuna götürür insanı.
Sayın Recep Tayyip Bey esip gürlüyor. “… muhafazakar demokrat kimliğimizle elbette dindar gençlik yetiştireceğiz.”
Daha önce de defalarca yazdım. Bu insanların demokrasiyi algılamaları olanaksızdır. Demokrasiyi algılayamamak, içselleştirememek suç değil elbette. Demokrasilerde devlet, inançlar karşısında tarafsızdır. Bir ateistle, bir dindar arasında ayrım yapmaz. Hele hele demokrasilerde bir başbakan asla “elbette dindar gençlik yetiştireceğiz” diyemez.
Derse ne olur. Bizim gibi ülkelerde bir şey olmaz. Demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerde olsa yer yerinden oynar. Sorarlar adama “sen kimin vergileriyle ayrımcı bir eğitim uyguluyorsun” diye.
Devletin görevi; bilimsel düşünebilen insanlar yetiştirmektir. Onun dindar ya da ateist olması devleti ilgilendirmez.
Eğitimin başlıca amaçlarından bir diğeri ise “üretim için eğitilmiş insandır.”
Üretim, bilim işidir. Kim ne derse desin, din ile bilim bağdaşmaz. Biri sorgulamayı, şüpheyi yasaklar, diğeri sorgulamadan ve şüpheden alır gücünü. Bilim, kendi ulaştığı sonucu bile mutlaklaştırmaz, ondan da şüphe eder.
Elbette ki her birey inançları doğrultusunda eğitim almak isteyebilir. Bunu ailesinden alabileceği gibi özel kurumlardan da alabilir. Sürücü kursuna gider gibi gider özel kursuna, alır istediği eğitimi. İnançlı olmasına, dindar olmasına hiç kimse engel olma hakkına sahip değildir ama dindar yetiştirmek de devletin görevi olamaz. Olursa onun adı ayrımcılıktır. Böylesi bir devlette demokrasiden söz etmek ancak aldatmaca olur.
Demokrasi olacaksa;
1- Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bütçesini devletten alan din kurumları olmayacaktır.
2- Genel Eğitim içerisinde ne din dersine ne de imam hatip okullarına yer olamaz. Bu tür eğitimler özel kurumlarca verilir.
Cumhuriyetin en büyük hatalarından biri “kendi ideolojisini yaygınlaştıracak din adamı yetiştirmek ve bunları yönetmek” amacıyla kurumlar oluşturma gafletidir. Bu aynı zamanda o çok sarıldıkları “laiklik” ilkesinin baştan ihlalidir. Gün gelmiş, bu hata kendi ayaklarına pranga olmuştur.
Demokrasi çoğunluk diktası da değildir. İşinize gelince “milli irade” diye ortalığı ayağa kaldırarak çiğneyebileceğiniz sakız hiç değildir.
Alınan çoğunluk oyuna dayanarak her istediğini uygulamanın adına çoğunluk diktası denir.
Bugün kendini her şeye muktedir görenlere, yüz yıllar öncesinden Yunus’la yapalım uyarıyı:
“Seni sıgaya çeker, bir Molla Kasım gelir.” |