ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

ÇERKESLERİN KİMLİK ARAYIŞI
Geçen hafta yazdığım “Adını Yitirenler” başlıklı yazımda ülkemizde yaşayan bazı etnik kimliklerin kendi dillerinde adları bile olmadığından yola çıkarak “asimilasyon” üzerinde durmuştum.

Bugün gündemime “Kürt” kimliğini alacaktım ama geçtiğimiz günlerde gelişen bir başka olay “Çerkes” kimliği ve arayışlarını öne çıkarmama neden oldu.

25-26 Şubat 2012 tarihinde ülkemiz Çerkesleri bir çalıştay yapmışlar. Geçen hafta içersinde de bu çalıştay sonuçlarını içeren raporu mecliste bulunan siyasal partilere elden iletmişler.

Siyasi partilerin tepkilerinden önce ülkemiz Çerkeslerinin istemlerine bakalım.

Çerkesler, kendi dil ve kimliklerini korumak istiyorlar. Çerkescenin, abhaz-adige dillerinden biri olan “Ubıhça” gibi yok olmasını istemediklerini bildiriyorlar. Dil ve kültürlerinin sürmesi için devletten yardım beklediklerini belirtiyor ve bu bağlamda Çekescenin eğitim sistemine dâhil edilmesini öngörüyorlar. Bunun için de; anaokulunda Çerkesce öğretilmesini, ilk ve orta öğretimde de seçmeli ders olarak bulunmasını istiyorlar. Günlük yaşamda yerinin olması için de yirmi dört saat Çerkesce yayın yapacak bir televizyon ve radyo istasyonun kurulmasını gerekli görüyorlar.

Çerkes dilinde yayınlanmış edebi yapıtların ülkemiz Çerkeslerince, yazıldığı dilde okunabilmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, İsrail’de yaşayan beş bin Çerkes için sağlanan olanakların ülkemizdeki beş altı milyon Çerkez için de sağlanabileceğini söylüyorlar.

Adını yitirmiş halkların uyanışı mı dersiniz bilemem ama dünya artık on dokuz ve yirminci yüzyılın dünyası değil. Bir şeyler değişti, değişiyor. İyi mi oluyor, kötü mü oluyor tartışabilirsiniz ama insanlar kendi kimliklerini kendileri belirlemek istiyorlar. Halklara kimlik dayatma dönemi bitiyor.

Egemenler, egemenliklerini sürdürmek için tek tip ve tek düşüncede -siz düşünmeyen, sorgulamayan anlayın- insan toplulukları isterler. Adını, dilini, kültürünü unutmasını isterler. Onları kendilerinin verdiği kimliği kabule zorlarlar. Doğanın eytişimsel kuralı gereği her olgu gibi bu da kendi karşıtını içinde taşır ve kendi sonunu getirecek baharını yeşertir, yeşertiyor.

Şimdi meclisteki siyasi partilerimizin kendilerine verilen çalıştay raporuna verdikleri tepkilere bakalım.

MHP, doğası gereği bu istemleri doğrudan reddediyor. Bu istemleri “ülkenin birlik ve bütünlüğüne zarar verici” olarak yorumluyor. “Partilerinde çok sayıda çerkes olduğunu ve bunların kendilerini Türk kimliğiyle tanımladığını” söylüyor.

AKP, konuyu inceleyeceklerini, raporu başbakana sunacaklarını söyleyerek topu çoğu kez yaptığı gibi taca atıyor.

BDP’liler Diyarbakır’da olduğu için rapor yetkili birine teslim edilemiyor.

Dikkat ederseniz CHP’yi en sona bıraktım. Çünkü bu gibi konularda çelişkili olan bir CHP var. Rapor CHP’nin yıldızların Muharrem İnce’ye teslim ediliyor. Gerçi biz Muharrem İnce’nin daha çok Deniz Baykal CHP’sine yakın olduğunu söylemleri ve uygulamalarından biliyoruz ama grup başkan vekili olarak teslim aldığı rapora ilişkin ayaküstü söylediklerini yine de parti görüşü olarak algılamak gerekiyor.

İşte gariplik burada. Kendini sol, sosyal demokrat olarak tanımlayan bir partinin grup başkanvekili, ırkçı yaklaşım göstermekte sakınca görmüyor. Türkiye’nin “ulus devlet” olduğunu söyleyerek, istemlerin “bölücülükle eşdeğer olduğu” değerlendirilmesini yapıyor. Sanırım söyleminin rahatsız edici olduğunu anlamış olacak ki bunlardan sonra “devletin olanaklarının bunları karşılamaya yetmeyeceği” görüşünü öne sürüyor.

Daha önce de yazdım, Kılıçdaroğlu ve ekibinin partiyi çağdaş sosyal bir çizgiye taşıması gerçekten çok zor. Çünkü biliyorum ki; partinin taban kadrolarında İnce gibi düşünenler çoğunlukta.


Website Stats
tekil görüntülenme