ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

 

KORKU DAĞLARI BEKLER

“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” demişti Turgut Özal. Doğru mudur bilemem ama eğer doğruysa CHP bu seçimlerin en çok sözü edileni olarak reklamını en çok yapan olacağa benzer.

CHP, gezinin birikimini hasat etmek isterken İzmir’de hayli ses getiren bir “Kocaoğlu’nu istemiyoruz” kampanyası başlattı bazı gençler.  Zaten başarısız olan ve neredeyse her yıl üst derece bürokratlarını değiştirerek bir anlamda bunu onaylayan Kocaoğlu’nun, bir de Gezi gösterilerine katılan işçilerini cezalandırmasını, üstüne üstlük belediyeye ait araçlarla tomalara su takviyesi yapmış olmasını gençler affetmiyor.

CHP’nin özellikle ulusalcı kanadı Sarıgül’ü hazmetmekte zorlanmaktayken gündeme Ankara Adaylığı düşünülen Mansur Yavaş bomba gibi düştü. İlk büyük tepkiyi CHP’nin ağır toplarından Muharrem İnce gösterdi.

CHP’nin bir çıkış arayışında olduğu net. Zaten ila nihayet güdük bir ana muhalefet olarak kalması doğanın yapısına aykırı. Ya gelişecek, ya da eriyerek yok olacak. Gelişirse, elbette sancılı olacak. Önce ezberini değiştirmesi gerekecek. Öyle “vatan – millet – Adapazarı” üzerinde yapılan içi boş laiklik söylemiyle işin yürümeyeceği ortada. Toplumun beklentilerini kendi politikalarının içermesini sağlayacak yeni söylemler gerekecek. Yani kendisi değişirken, toplumu dönüştürecek. Başarır mı? Bilemem. Bildiğim tek şey var. Sosyalistlerin ve geçmişin orta sağ politikacılarının oylarını ödünç istemekle bu iş olmaz. Kendine “ulusalcı” diyen ve solla, solculukla hiçbir ilişkisi olmayanların dışında kimse dönüp bakmaz bu ödünç oy istemelerine.

Bu kadar CHP yeter. Gelelim AKP’ye.

AKP sanıldığı kadar rahat girmiyor bu seçimlere. Hem doğalgaz ve akaryakıt zamları, hem de Gezi Direnişi çok zayıflattı Erdoğan’ı. Erdoğan’ı diyorum çünkü Erdoğan bizzat kendisi kendini AKP ile özdeşleştiriyor. Meydanlarda yaptıklarını anlatırken partiyi değil kendini öne çıkarıyor.

Erdoğan’ı rahatlatan tek durum var. Muhalefetin yeterli örgütlenmemiş olması. Erdoğan, muhalefetin CHP çizgisinden çıkmamasını istiyor. Meydanlarda CHP’ye vururken iki şeyi hedefliyor. Bir: CHP’yi olabildiğince zayıflatmak. İki: Kendine ve düzenine karşı olanların güçlü bir muhalefet örgütlenmesini engellemek için karşıtlarının CHP’de kalmalarını sağlamak. Çelişki gibi görülebilir ama Erdoğan bir yandan da CHP’yi besliyor.

1950’lerde Menderes muhalifliği, 1960 ve 70’lerde Demirel muhalifliği, 80 ve 90’larda Özal muhalifliği ile günümüzde Erdoğan muhalifliği aynı kapıya çıkar. Asla çözüm üretmez. Biri gider, başkası gelir. Sistem aynı kalır. Olan yine bizlere olur. Bu dönemlerin tümünde CHP ve türevleri aynı görevi, sistemi ayakta tutma görevini yerine getirmişlerdir.

1960’larda başlayan gençlik eylemleri, 1970’lerde sistem muhalefeti olarak halk muhalefetine dönüşmüştü. Yöntemlerinin doğruluğu ya da yanlışlığı ayrıca tartışılabilir ama tartışılmayacak kadar açık olan genişlemekte olan bir halk muhalefeti oluşmaktaydı. Sistem bunu ordu eliyle çok kanlı ve acı bir biçimde bastırdı. Özal ve türevi olan Erdoğan’ı yarattı.

Şimdilerde sistem muhalifliği, Kürt dinamikleriyle ortaklaşarak oluşturmakta kendisini. Birçok başarısız denemeden sonra yeni bir yöntemdir ortaya konulan. Şu an sistemin karşısındaki tek muhalefet HDP’dir. Erdoğan’ın da, CHP’nin de, MHP’nin de korkusu Halkların Demokratik Partisi’dir.

 

 

bbcounter

Paylas