CHP’NİN DÜŞ DÜNYASI
“Bazı medya kuruluşları aylardır bir vaveylayı sürdürüyor. “Yeni CHP”, “Kılıçdaroğlu’yla atağa geçen CHP”, hatta “iktidara yürüyen CHP” gibi başlıklarla ortalık toz dumana boğulmak isteniyor.
Doğrusu ya; insan umutlanıyor zaman zaman. Aklı “olmaz” dese de yüreği “acaba” diyor.
Sonrası bir kurultay ortamında bıçak gibi saplanıyor insanın yüreğine gerçekler. Hani derler ya “Kırk yıllık Kani, olu mu Yani”. Olmuyor. CHP yenemiyor, yenileyemiyor akıl tutulmasını. Yine hüsran, yine hüsran.” Mayıs 2010
Bu haftaki yazıma 2010’da yazdığım yazıdan aldığım bir alıntıyla başladım. Yine bir CHP Kurultayı sonrası yazmışım o yazıyı. O zaman umut varmış CHP’lilerde. Kılıçdaroğlu Genel Başkan olmuş. Umut tavana vurmuş ama içi boş bir umut.
Geçtiğimiz hafta sonu yeni bir CHP kurultayı izledik. Doğrusu dört yıl önceki umut ve coşkudan eser yoktu. Bunun en belirgin göstergesi ise Muharrem İnce’nin aldığı 415 oy. CHP yeniden bir arayış içinde ama aradığına nasıl ulaşacağını da bilmiyor gibi. CHP delegeleri ve üyelerinde yanlış olan algı, “seçimi Genel Başkan’ın kazanacağı” algısı. Oysa yönünü tam olarak belirleyemeyen, dirençli ve dik duramayan partidir, genel başkanlar değil.
Kurultaydan geriye ne kaldı. Muharrem İnce’nin altına hiçbir şey koymadığı vaatleri ve Kılıçdaroğlu’nun ne şiş yansın ne kebap babında hazırladığı parti meclisi listesinden başka.
Oysa beklenen partinin kendine yeni ve kararlı bir yön belirlemesiydi. Kılıçdaroğlu ekibinin partiyi görece sol çizgiye çekebileceği görüşü egemendi. Olmadı, olamadı.
Birçok kez yazdım. CHP parti tabanı soldan, sol değerlerden kopalı uzun yıllar oldu. Onların sol anlayışının günümüz sol anlayışlarıyla uzak yakın bir ilişkisi yok. Genel Başkan seçmemiş olsalar bile CHP tabanın sol anlayışı, Muharrem İnce’nin politik yaklaşımlarıyla tam olarak çakışıyor.
Dönelim yeniden CHP kurultayına. Bu kurultayda yerinden yönetime dair somut bir yaklaşım yoktu.
Ülkemin en can yakan sorunu olan Kürt Sorununa ilişkin “Bu sorun askeri yöntemlerle çözülemez”inin dışında bir önerisi de yoktu.
Ulus devlet anlayışının kendini var eden kapitalist üretim biçiminin gelişmesi ve küreselleşmesi sonucu işlevinin bittiğini saptamadı CHP kurultayı. Cumhuriyet anlayışının –içi tam doldurulmamış olsa bile- Demokratik Cumhuriyet anlayışına evrilmekte olduğunu görmedi. Ülkenin bu doğrultuda önünü açmasını bırakalım bir yana gelişmenin yönünü bile görmek istemedi.
CHP’nin her iki genel başkan adayı da “kapı kapı gezilmesini” istediler. İyi de, çaldığınız kapı açıldığında girdiğiniz evdekilere söyleyecek sözünüz var mı? Orada söyleyeceklerinizin temelini kurultaylarda aldığınız kararlar oluşturacaksa ve kurultayınızda somut hedefler belirlememiş, radikal kararlar almamışsanız, o kapıdan geri çıktığınızda ardınızda hiçbir şey bırakamazsınız.
Sonuçta bu ülkenin Sosyal Demokrat bir partiye olan ihtiyacı ortada duruyor. Sol Partiye olan ihtiyacını ise HDP rahatlıkla dolduruyor. Hatta olmayan Sosyal Demokrat Parti nedeniyle Sosyal demokratları da kendisine çekiyor. –CHP’nin ulusalcılarını kastetmediğimi yazmalı mıyım?-
Bunca yıllık birikimim, sonu yaklaşmaya başlamış AKP iktidarlarının bu ülkeyi iyi bir yerlere götürmeyeceğini söylüyor. Barışın, özgürlüğün, yoksulluğun, yolsuzluğun olmadığı bir dünyayı ancak ve ancak sol bir düşünce kurabilir. Bu kaçınılmaza giden yolun kısalmasıdır kendine sol diyenlerin amacı. CHP, bu yolda kendine bir kulvar bulabilirse ne ala, bulamazsa tarihteki yerini alır.
|