ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               

          

         İPE UN SERMEK

         Haydi, öyküsünü anlatmamayım ama sözün özü şu: İnsanın yapmak istemediği ama açıktan “hayır” diyemediği durumlarda uyduruk bahanelere sığınma durumudur; ipe un sermek.

         IŞİD denilen vahşet çetesine karşı mücadele için iktidarımızın ayak sürüme gerekçeleri tam bir “ipe un serme” örneği.

         Bizim kaadirler tutturmuşlar bir Esat karşıtlığı. Varsa yoksa Esat. Be kardeşim; bir tarafta görülmemiş vahşetlere imza atan vahşet çetesinin Kobani’de yeni bir katliamın eşiğinde olması durumu var, diğer yanda haklı olsanız bile –ki ben haklı olduğunuza hiç inanmıyorum- aciliyeti olmayan, ertelenebilir bir Esat konusu. Birini diğerinin ön koşulu yapmak doğrudan vahşet çetesine arka çıkmaktan başka bir anlama gelmez. Olsa olsa en hafif deyimle vahşete göz yummaktır bu.

         Kaadirlerimizin Esat karşıtlığının altında yatan gerçek “mezhepsel” olmasın sakın. İşte bu durum daha da vahamettir. Kendilerinin bile açıktan söylemeye çekindikleri olgu bu ise yazık hepimize.

         Tabii, bu arada bir taşla iki kuş vurmak sevdasını da göz önüne almamız gerek. Kobani’de direnen halkın yanındaki güç, PKK’nin silahlı kanadı olan YPG. İşte bu durumdan yararlanıp PKK’yi zayıflatmak ve pazarlık konusu yapılan demokrasi karşısında el güçlendirmek olabilir istedikleri. Eeee, bu arada binlerce masum insan ölecekmiş, IŞİD topraklarını korumaktan başka suçu olmayan bir halkı katledecekmiş ne gam.

         Bu arada devletin resmi ajansı durumundaki Anadolu Ajansı’nın dünyaya geçtiği görüntüler şaşkınlık yaratıyor. IŞİD, kendi yaydığı görüntülerde kafa keserken, A.A. IŞİD kontrolündeki kentlerde Kurban Bayramı görüntüleri adı altında parklarda günlük yaşamını özgürce sürdüren insanların fotoğraflarını servis ediyor. Bu yayın politikasına IŞİD’i masum gösterip aklamak denmez de ne denir?

         Dün gece (pazartesiyi Salıya bağlayan gece) Kobani’den IŞİD’in dış mahallere girdiği haberinin gelmesi üzerine yurdun dört bir yanında duyarlı ve demokratlar insan Kürt halkı ile birlikte sokaklara döküldüler. Amaç vahşete karşı duyarlılık oluşturmaktı ama zavallı medyamız işin özünü değil, demokratik haklarını kullanan insanlara polisin baskısı sonucu oluşan olayları öne çıkardı.

         Şurası artık su götürmez bir gerçekliktir ki; ne kadar oy alırsa alsın AKP düşüncesi bu ülkeyi yöneteme becerisini gösteremez. Hükümet olabilirler, polisleriyle ve diğer güvenlik güçleriyle her tür baskıyı kurabilirler ama en azından halkın yarıya yakının gözünde meşruiyetleri hep tartışmalı olacaktır. Çünkü onlar, balkon konuşmalarındaki sözlerinin aksine hiçbir zaman bu ülke halkını kucaklamadılar, kucaklamayı düşünmediler. İstediler ki; tüm ülke kendileri gibi düşünsün. Eğitim politikalarını da bu yöne yönelmekte hiçbir sakınca görmediler. Demokrasiyi çok oy alanın dilediğini yapabilmesi olarak anladılar, çok seslilik olduğunu hiçbir zaman kavrayamadılar.

         Artık bardak her gün taşmaktadır. AKP’nin ilacının bu ülke halklarına merhem olamayacağı gün gibi ortadadır. İşte bu nedenledir ki, AKP Kobani’de olabilecek katliama göz yummak eğilimindedir. Tıpkı “pisliğin ilaç denildiğinde, denizin ortasına pisleyen karga”dır AKP iktidarı.

     

 

       

 

Good Performance tracking counter