ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

               

                

            ÇÖKEN AKP POLİTİKALARIDIR

            Sıcak ve hızlı gelişmelerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Öyle ki; sabah yazdığınız yazı daha öğle olmadan gündemden düşmüş olabiliyor. Bu nedenle gazeteye bir gün önceden yazıp gönderdiğimiz yazılar gündemden düşmüş olursa affola.

            Kudretli cumhurbaşbakanımızın Afganistan dönüşü uçakta yaptığı dört koşullu açıklamanın üzerinden bir tam gün geçmeden çöpe gitmesi, onların durumunun da bizlerden daha iyi olmadığının göstergesi.

            Cumhurbaşbakanımız, dört koşulundan yalnızca biri “eğit-donat” uluslararası bir kabul görmüş gibi. Bu konuda da eğitilecek ve donatılacak grupların kimler olacağı konusunda bir anlaşmaya varılmış görülmüyor.

            İkinci koşulu olan “güvenli bölge” koşulu batılı ve koalisyon ülkelerince üzerinde düşünülmeye bile gerek duyulmamışa benziyor. Hiç kimse bunu dikkate almadı.

            Üçüncü olarak dillendirdiği “uçuşa yasak bölge” ABD uçaklarının cirit attığı ortamda zaten anlamlı değildi. Gerçi “uçuşa yasak bölge” Suriye uçaklarını hedef alıyordu ama pratikte zaten böyle bir olgu yoktu.

            Dördüncü koşul, rejim meselesi. Burada incelikli bir durum var. Erdoğan, Suriye’de bir Esat rejimi istemiyor. Evet, Esat rejiminin demokratik bir rejim olduğunu kimse söyleyemez. Yalnız, bu rejimi değiştirme görevi yalnızca Suriye halkına düşün bir görevdir. Hele hele Dünyanın birçok yerinde çok daha despot rejimlere ses çıkarmayı bırakalım bir yana, yakınlaşması olanların böylesi bir koşul öne sürmelerinin altında başka şeyler aramak gerek.

            Türkiye istemese de yardım koridoru gibi bazı durumları yapmak zorunda kalmaktadır. Kobani’ye yardım koridoru açmaya olan isteksizliğin başında ise ideolojik rejim meselesi var. “PYD ile PKK” eşdeğerdir açıklamasının altında da aynı rejim meselesi var. PYD ile PKK’nin toplum düşlerinin aynı kaynaktan geldiği, “sosyalist” bir kaynaktan beslendiği bir gerçeklik. Bu durum ikisini yakınlaştırır ama aynılaştırmaz.

            Rojova Toplumsal Sözleşmesi (Anayasası), Erdoğan ve aynı kaynaktan beslenen toplum düşü olanların korkulu rüyasıdır. Barışı ve kardeşliği öngören, toplumsal eşitliği savunan böylesi bir anayasanın uygulamaya geçirilmesi, vahşi bir soygun düzenini savunanların elbette korkulu düşüdür. Daha da ötesi beslendiği kaynak ortaçağ ötesi dinsel kaynak olanların adeta kâbusudur.

            Türkiye, PYD’nin Esat rejimine karşı savaşta yer almasını; yardım koşullarından biri olarak öne sürmektedir. Oysa Rojova Toplumsal sözleşmesi PYD’nin ÖSO ile birlikte olmasının önünde engeldir. Zaten amaç; PYD’nin ÖSO’yla birlikte savaşması değil, Rojova Toplumsal Sözleşmesinin yok edilmesidir.

            Egemenlerimizin Kobani konusunda ayak direyişinin temelinde, ideolojik beslenme kaynaklarının IŞİD’le aynı olması yatar. Nasıl ki aynı düşünsel kaynaktan besleniyor olması IŞİD ile AKP’yi aynılaştırmazsa, PKK ile PYD’yi de aynı yapmaz.

            *                     *                      *
            AKP’nin Ortadoğu politikası artık tümüyle çökmüştür.

            Türkiye, son yıllarda iyice yalnızlaştı. Stratejik konumu nedeniyle gözden çıkarılamamış olması bu durumu değiştirmez. Yakın çevresinde normalleşme gerçekleştiğinde –ki bu uzun sürebilir-, Türkiye bu yalnızlaşmasının acılarını yaşamaya başlayacaktır.

            AKP’nin beslendiği ideolojik kaynak nedeniyle uyguladığı siyaset, bizler için hiç de iyi olmayan bir geleceğe işaret etmektedir.

     

 

       

installing easiest cool counters