DARBEYE ÇANAK TUTANLAR VE KUTLAYANLAR
Alttan alta bir “ihtilal” söylentisi dolaştırılıyor. AKP iktidarının gemi azıya almış gidişinin hırlı bir sonuca gitmediği bir gerçek ama “ihtilal mı, bir daha asla” diyenlerdenim.
Tarihsel koşullar çok değişti 12 Eylül 1980’den bu yana. Dünya çok değişti. Bir askersel darbenin kolayca başarılacağına inanmıyorum. Sanırım bunu en iyi bilenlerden biri de askerlerdir. Arkalarından eski toplumsal desteğin olmadığını hesaplayabilirler.
Elbette ki sayıları çok az da olsa, yurdumda askersel bir darbenin beklentisi içinde olanlar da vardır. Bu azınlık elbette ki Gezi eylemliliğinin içinde de olmaya çalışmışlardır. İyi tanıdığımı sandığım bu kişilerin Gezi eylemliliği içinde hiçbir biçimde öne çıkarılmadığının, muteber sayılmadığının tanığıyım. Bir köşede kendileri çalıp, kendileri söylemek zorunda kalmışlardı.
Gezi eylemliliği bu ülkenin vicdanıdır. Benim yaşadığım yıllar içinde 15-16 Haziran 1970 eylemliliği ile birlikte en büyük sivil eylemliliktir. Geleceğe umutla bakabilmemize yol açmış bir aydınlıktır.
Gezi eyleminden bir ihtilal çıkarmaya çalışmak, bu eylemi hiç anlamamış olmaktır. Gezi ne Erdoğan’ın sandığı gibi bir ihtilal provasıdır, ne de ihtilal adıyla askersel darbe düşünenlerin eseridir. Gezi kadar darbe karşıtı bir eylemlilik zor görülür. Ne ki; bir avuç darbe özentilisinin eylemliliğe gelmiş olması, Erdoğan ve yandaşlarının eline koz vermiştir.
İhtilal olur mu bilemem ama bu kez iç savaşa dönüşme olasılığı yüksek olur. Yıllarca birbirimizi yeriz. Yokluk, açlık, hastalık, zulüm ve ölüm de cabası. "Kimse düdük çaldı, oyun bitti" beklemesin.
Dilerim olmaz.
* * *
İki gün önce 24 Kasım’dı. Yazılı, görüntülü medyada, internette boool boooll kutlamalar, güzellemeler…
Hani egemenlerimizin 24 Kasım’ı “Öğretmenler Günü” olarak pohpohlamalarını anlıyorum. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve her kademeden devlet yöneticileri elbette ki bu maskaralığı sürdüreceklerdir. Çünkü onlar; bu aldatmacayı icat edenlerle aynı yolun yolcularıdır. İşlerine geldiğinde 12 Eylül’ü karalarlar ama YÖK düzeni, yüzde on seçim barajı, öğretmenler günü aldatmacası gibi konuların 12 Eylül ürünü oldukları akıllarına bile gelmez.
Yukarıdakileri anlıyorum da; öğretmenlerin bu aldatmacanın değirmenine su taşımalarını -belki de anlamak istemediğimden- hiç anlamıyorum.
Hele hele kendini Atatürkçü olarak tanımlayan öğretmenlerin bu oyuna canla başla katılmalarını hiç anlayamıyorum.
Unutmadan yazayım; ben de bir öğretmenim. Ülkenin içinde olduğu durumdan en çok öğretmenlerin yani bizlerin sorumlu olduğu inancındayım. Ülke bugün hurafeleri gerçek sananlarca yönetiliyorsa, İmam Hatip Okulları eğitim temeli olmuşsa biz öğretmenlerin bir kez daha aynaya bakması gerekiyor. Ülkeyi bugüne getirenleri ve bugün bizi yönetenleri bizler eğitmedik mi? Demek ki; bizler görevimizi asla yapamamışız.
Ölen madencinin babası yırtık karalastikle dolaşıyorsa o da bizim suçumuz.
12 Eylülcüleri de bizler yetiştirdik, ülkeyi yağmalayanları da.
Ne kadar melanet varsa birinci sorumlu onları eğitemeyen bizleriz.
Şimdi dönüp ülkeye bir kez daha bakalım: NE YÜZLE, NEYİ KUTLUYORUZ?
|