ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

                 

          POLİTİKANIN UZAĞINDA DOĞANIN KUCAĞINDA

          Bu yazıyı baba evinden yazıyorum. Ana ve babanın çoktan dönülmeze gittiği bu çocukluğumun geçtiği ev bambaşka ve anlatılmaz duygular yaşatıyor bana.

          Çatının kuzey yamacındaki karlar sabaha karşı alttan aldığı ısının etkisiyle büyükçe bir gürültüyle kayınca, “deprem oluyor” duygusuyla uyandım uykudan. Aklımı toparladığımda algıladım deprem olamayacağını. Çünkü burası ülkemizin deprem riski olmayan ender yerlerinden biri.

          Ağaçlarda yaprak yok ama güneş gören yamaçlarda papatya görmek olanaklı. Oysa kuzey yamaçlar kar alacası.

          Çoğu zaman yazarım ya, burası üç mevsim bahar, bir mevsim kıştır ama kışı da bahardır daha çok.

   *          *          *

          Sabah erkenden kalktım. Sabah pidesi almak için gittiğim fırındakiler yaban yaban baktılar.

          Ben de laf olsun diye “beni tanıyanınız var mı” dedim. Tanımadıklarını söylediler. İnsanın çocukluğunun geçtiği yere yabancı olmasının hüznünü duydum.

   *          *          *

          Kahvaltıdan sonra sokağa çıkacağım. Çayda bir kalaycının “benim yârim yaylarda oturur/ ak elini soğuk suya batırır/ demedim mi nazlı yârim ben sana/ çok muhabbet tez ayrılık getirir“ türküsünü, duyabileceğiniz en acıklı bir sesle seslendirip, altı yaşındaki beni, ahşap köprünün korkuluğuna mıhladığı yerden çaya bakarak anımsayacağım artık olmayan ahşap köprü ile çoktan dünya değiştirmiş kalaycıyı. Bir kez daha hüzünleneceğim.

   *          *          *

          Sinop’tayım. Sinop’un Erfelek ilçesinde. Neredeyse yüz yıllık bir evin içerisindeyim. Burası benim cennetim. Düşlerimin ülkesi. Hep yaşamak isteyip de bir türlü yaşamı denk getiremediğim yer. Büyük olasılık duymuşsunuzdur “Erfelek Şelalelerini” ama bundan çok fazladır Erfelek.

          Sizlerde burada olsanız – hangi mevsim olursa olsun- biliyorum ki kısa bir zaman sonra sizi de esrik bir duygu saracaktır. Bir esriklik içinde rastgele dolaşacaksınızdır tanımsızlıklarda.

   *          *          *

          Çocukluğu arayacağım sokaklarda esrik bir yürüyüşle. Tanıdıklara da rastlayacağım. Hal hatır sorup, bir kahvede çay içeceğimizi söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Elbette en çok konuşacağımız elli yıl öncesi olacak. Sonra sorduğum bazı arkadaşlarımın kanserden öldüğünü söyleyecekler bana. Kanserden diyecekler; çünkü Çernobilden sonra buralarda ölümün adı kanser.

*       *          *

          Biliyorum, ne kadar doğanın kucağında olsam da aklımın bir yerinde buraları cehenneme çevirecek nükleer santral kurcalayacak kafamı. Sonra büyük olasılık doğaçlama haykıracağım “NÜKLEERE HAYIR” diye.