Şiddet ve sonuçları o kadar etkili ki; her şey şiddetin gölgesinde kaldı. Ne sarı sendikanın kamu çalışanlarını satması, ne doların olağanüstü değer kazanmasının getirdiği ve getireceği olumsuz sonuçlar ne de hükümet kurulması süreci ya da seçim kararı alınmasındaki verili hukukun çiğnenmesi bile gündemde kendine yer bulamıyor.
Ülkenin kan gölüne dönmesi, diğer tüm konuları ikincilliğe hatta daha da gerilere itme gücüne sahip.
Kendi çocukları hiç askere gitmemiş egemenler, vatan ve şehit edebiyatı ile yoksulların çocuklarını birbirine vurduruyor.
Onlarca koruma ve zırhlı araçlarla dolaşıp, “şehitlik mertebesine ermek istiyorum” diyenlerin inandırıcılığı yok.
Asker cenazelerinde, ailelerin tepkisi oluşuyor. Artık, bu ülkenin insanları da ölüm karşısında yaşamın kutsallığını biliyor. “Vatan sağ olsun” diye sineye çekmiyor acılarını.
Sahi nedir vatan? Galiba en güzel yanıtı Nazım Hikmet vermiş:
“Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.”
Eğer güncellemek gerekirse bir arkadaşımın sosyal medya paylaşımından bir alıntıyı eklemeliyim:
“Bir kuş gibi avlanmasıysa çocukların sokak ortasında; anaların kesilmeyen feryatlarıysa, ocaklara düşen ölüm haberleriyse her gün; durmayan kan, bitmeyen kin, dinmeyen acıysa vatan; onlarca yıldır kendi dağını, taşını, vadisini bıkmadan, usanmadan, yılmadan bombalamaksa; öle öle tükenmekse, öldüre öldüre kirlenmekse vatan;”
İşte o zaman İstifa ettiği bir gerçek olup, istifa gerekçesi resmen açıklanmamış ama söylence olarak dolaşan Silvan alay komutanına bırakmak gerek sözü:
" Vatan için canımı veririm lakin Erdoğan'ın çıkarları için ne canımı ne de askerimi veririm, kardeşin kardeşi öldürmesine izin vermem. "
****
İki hafta önceki yazımda; barış için pasif direnişin de yeterli olabileceğini. PKK’nin şiddete son vermesinin, savaş kışkırtıcılarını açığa düşürebileceğini yazmıştım.
Şimdi Selahattin Demirtaş da, PKK’nin amasız fakatsız şiddete son vermesini istedi. Ben halkın bu isteğe destek çıkacağını biliyorum.
Bir kişinin kaprisleri yüzünden gitmekte olduğumuz erken seçimin, o kaprisli kişiye ve yandaşlarına ders olabileceğine inanmaya başladım. Bu halk, barışı ve bir arada yaşamı seçecek kadar akıllıdır.