ayhan altay

ANASAYFA

ÖZGEÇMİŞ

KÖŞE YAZILARIM

ARASIRA YAZDIKLARIM

YAZILARIM

ŞİİRLERİM

FOTO

GÖRSELLER

BANA YAZILANLAR

 

       

            Cesedi kıyıya vuran Aylan Kurdi’nin cesedi tüm dünyayı salladı. Oysa bu beklenen bir durumdu. Bundan tam 13 yıl önce, Aralık 2002’de yazmış olduğum bir yazımı burada iki bölüm halinde sizlere sunacağım.
            “Yeni küresel bir sol hareket; yeni kavramlar, yeni eylem biçimleri ve yeni düşüncelerle olasıdır. Bunun en önemli aşaması emeğin dolaşımı önündeki engelleri tanımamak olabilir.
            Her geçen gün değişen bir dünyada yaşıyoruz. Sermaye hiçbir ahlaksal kural tanımadan saldırıyor. Şirketlerin elinde öylesine büyük birikimler ortaya çıkıyor ki, bırakın bizim gibi ülkeleri, gelişmiş Avrupa ülkelerinin ulusal gelirlerinden daha fazla bir yıllık birikim var şirketlerde. Bunun yanı sıra yoksulluk artmakta, ülkeler arası eşitsizlikler uçurum oluştururken, metropol ülkelerde bile kişiler arası eşitsizlik büyüyor.
             İnsanlık bu eşitsiz ve adaletsiz gelişimi değiştirmek zorunda. Bugün bu bilinç çok fazla belirmese de yakın gelecekte insanlığın birinci gündem maddesi olması kaçınılmaz. İşte geleceğin sol düşüncesi buradan doğacak. Ne kadar gecikmezse o kadar iyi.
            Sermaye sınır tanımazken, çalışanlar işsizlik ve düşük ücretlere olan mahkûmiyetlerini kırmaya çalışıyor. Genellikle bu çıkış bireysel gibi algılansa da, kitlesel olduğunu kimse yadsıyamıyor. En yakıcı örneklerini kötü koşullarda, çürük çarık gemilerle yapılan umuda yolculuklar oluşturuyor. Kurulu düzene muhalefetin, ideolojiden yoksun bir atağı bu olgu. İçinde taşıdığı dinamizm ve ahlaksal anlamda haklılığı, geleceğin yeni yaşam biçiminin tohumlarını ekiyor. Bu gemiler, kendileri bilmeseler de yeni ve daha güzel bir dünyayı kuracak savaşçıları taşıyor. Dünya üzerindeki yapay sınırlar, daha iyi yaşam hakları için savaşım veren insanların önünde engel olamayacak ve işte gerçek küreselleşme de buradan başlayacak.
            Bu olgu, ulus devletlerin sonunun yaklaştığını belirliyor. Bazılarının, sermayenin küresel saldırısı karşısında ulus devleti savunmasının yanlışlığını da ortaya koyuyor. Bir önceki dönemin yaşam biçimi (aslında üretim ilişkisi biçimi) olan ulus devletin, küreselleşen sermaye karşısında savunulması yalnızca çözümsüzlük üretir. Tarihin çarklarını geriye çevirmeye çalışmaktan başka bir anlam taşımaz.
            Üretim ilişkileri biçim değiştirirken, sınıf tanımları da değişmek zorunda kalıyor. Geçmişin klasik proleter tanımı bu günü tanımlamaya yetmiyor. Ne çalışanlar geçmişin emek yoğun işçisi, ne de yoksullar geçmişin proleterleri. Bugün çalışanların (sömürülenlerin) çok büyük bir çoğunluğu kol işçisi değil. Üretim biçimi ise çok karmaşık bir süreç oluşturuyor. Makineleri çalıştıran işçiler kadar, yaşamında o makineleri hiç görmemiş bilgisayar programcılarına kadar herkes üretimi etkiliyor. Üstelik makineleri çalıştıranlar bile geçmişin emekçileri değil. Teknolojik gelişmeleri uygulayabilen ve makinelere bilgisayarlarla komuta eden yeni çalışanlar. Öyleyse, yeni sol söylemde "emekçi" kavramı "çalışan" kavramına dönüşmelidir.”
            Yarın ikinci bölüm.
            Aralık.2002

Free track counters