Nedendir bilinmez ama gülmek sanki suçtur bizim toplumumuzda. Hele sokakta yüzü gülen bir kadınsa, işte o zaman durum daha da vahimleşir. Birçoğuna göre yüreğinin gülümsemesi yüzüne yansıyan kadın, hafif kadındır. Oysa gülmek, gülümsemek; insana, insan olana en yakışan eylemdir.
Bazı insanlarımızın yüzü güler. Kısaca “güler yüzlü” dediğimiz bu insanların çevrelerinde bulunması diğer insanları da rahatlatır.
Bazılarının, gülüşünün, gülümsemesinin sahte olduğunu hemencecik anlarız. Çünkü insan dudaklarıyla, ağzıyla gülmez. Yüreğiyle güler. Ancak yüreğinin gülüşü yüzüne yansırsa güzelleşir.
Yüreğiyle gülen, insandır. Yüreğinin gülüşü yüzüne yansıyan insanlardan zarar gelmez.
Yüreği kara, düşüncesi kara, eylemi kara olan insanlar gülmezler, gülemezler, gülümseyemezler. Gülümsemek isteseler bile fare ya da orangutana benzeyen suratlarına gülümseme yakışmaz. O gülümsemenin yapay olduğu, sahte olduğu hemen anlaşılır.
Şair dostum Ahmet Günbaş; “Yüzü gülemeyen şairi hiç çekemem” demişti. O, yalnızca şairle sınırlamış ama yüzü gülmeyen insanı, vicdanı olan hiç kimse çekemez.
***
Hangi ortamların geliştirdiği bir sonuçtur bilemem ama bizde yüreği gülen insanlar hem sevilir, hem de toplumun önüne geçmeleri istenmez. Bu nasıl bir yaman çelişkidir onu da bilemem. Bizim toplumumuza dayatıla dayatıla benimsetilmiş bir kuraldır sanki politikacılarımızın asık suratlı olması gerektiği.
Yüreğinin gülüşü yüzüne yansıyan kaç politikacı gördüm yaşadığım 65 yılda diye dönüp bakıyorum geriye. Aklıma yalnızca iki kişi geliyor: Erdal İnönü ve Selahattin Demirtaş. Arkalarında şaibe bırakmayan bu iki politikacımızın güler yüzlü olması yalnızca bir rastlantı mıdır sizce?
Yaşamım boyunca gördüğüm diğer tüm politikacılar asık suratlı. Gülen, gülümseyen görüntüleri de var elbette ama genelde propaganda amaçlı bebek kucakladıklarında dudaklarında oluşan o gülümsemenin sahte olduğu hemen anlaşılıyor. Zaten gülmek, gülümsemek yakışmıyor onlara.
Peki, bu gülümseyemeyenlerin hemen hepsinin ardında çeşitli şaibelerin bulunması yalnızca bir rastlantı mı?
Kıyıcılıkları ayyuka çıkmış yöneticilerimizin içinde bir tane güler yüzlü olanını gördünüz mü?
Neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Bu asık suratlılar evlerinde nasıllar acaba? O, gülmeyi, gülümsemeyi bilmeyen insanlar çocuklarını nasıl severler? Yüreklerinden gelmeyen sahte gülümsemeleriyle sevdikleri çocukları da içselleştirir mi bu sahteliği? Gerçi, onların çocuklarını kucaklarına alıp sevdiklerinden, okşadıklarından da, sevgiyi bildiklerinden, sevdiklerini söylediklerinde de şüpheliyim ya.
***
Gülmek, gülümsemek, asık suratlıların yönettiği kan gölüne dönmüş ülkemizde nasıl bir çelişki olur bilmem ama yine de gülelim, gülümseyelim derim. Ta ki; yüreğimiz de gülümsemeyi içselleştirene kadar. O andan sonra zaten yüreği ile gülen insanlar olacağız.
Toplum olarak yüreğimizle gülmeyi, gülümsemeyi başardığımızda ne kan kalır, ne zulüm.