Birkaç kişinin İstanbul’u sahiplenmesiyle başlayan bu eylem, biraz da türlü politik öbeklerin “dışında kalmayalım” düşüncesiyle büyüdü. İktidarın demokrasi karşıtlığını zorbalığa dönüştürmesi ve yağmanın oluşturduğu tepki ile çoğaldı. Yine de demokrasi tarihimizin altın sayfalarından biri oldu ama yaşadığı yerin sahiplenmesi anlamında zayıf kaldı.
Yıllardır süren bir mücadele var Artvin’de. Son günlerde doruğa çıkan bir mücadele. Her şeyiyle memleketine sahip çıkan halkın mücadelesi bu. Üstelik her açıdan haklı ve meşru bir eylemlilik.
Artvin dışındaki Artvinliler de bu mücadeleye bulundukları yerlerdeki eylemlerle destek verdiler. İstanbul’da, Bursa’da, İzmir’de yaşayan Artvinliler sokaklara döküldüler.
Yaşadığı kentin doğasının yağmalanmasını görmeyen ya da görmezden gelen insanlar, gönül bağlarının bulunduğu ata yurduna sahip çıktılar.
Dönelim İstanbul’a. Yok olan Beylerbeyi korusu, yağmalanan Beykoz ormanları, Çamlıca’yı hiç anımsatmayın. Haramilerin yıllardır gözlerini diktikleri Valide Bağ korusu ve sayılamayacak kadar çok yeşil alanın yok edilmemesi için kaç kişi vardı mücadele eden?
İyi ki İstanbul’da büyük mezarlıklar var. Gerçi mezarlıklara da göz dikildiği bir gerçek. Karacaahmet mezarlığını paramparça eden yollar ve kıyısından bucağından yapılan yapılar gibi. Yine de mezarlıklar olmasa nefes alacak yer olmayacak İstanbul’da.
İstanbul onlarca yıldır öylesine yağmalanıyor ki, insanlarda olması gerekenin bu durum olduğu algısı oluşmuş. Yine de bu olguya büyük bir tepki var. Bu tepki biraz tersten bir tepki. Kendini İstanbullu saymama tepkisi. Hiç kimse bilinçaltında bugünkü İstanbul’dan memnun değil. İşte bu yüzden de kendisini İstanbullu hissetmiyor.
Selam olsun Artvinlilerin haklı mücadelesine. Selam olmasın yaşadığı kentin yağmalanmasına ses çıkarmayan, fırsatını bulsa bu yağmadan bir kemik de kendisi yalamak isteyen, İstanbul’da yaşayan ama İstanbullu olamayanlara. |