Savurgan bir yorgunluk yüreğimdeydi
Bir hazan zamanındaydı gözleri Sinop’un
Sırılsıklam bir sis yağıyordu
Dünde kalan düşlerimi arıyordum
Balatlar kilisesinin bahçesinde berber İsmail’in evi
Ben evin önündeyim, örümcek ağlarında pencereler
Evin üçüncü katında tutsak mıydı aradığım anılar
Arka bahçede işçiler kazıyordu kiliseyi ağırca
Bir uçurtma düştü anılarımdan, ıslaktı
Delikanlı Arnavut kaldırımlarını kaldırmışlar dünlere
Zift kokusu, kara katran ayakaltlarım
İki yanda ahşap kakmalı evlerdeydi sevgililer
El örgü perdelerin siluetlerini saklardı
Deniz öpücük göndermişti ve görmemiştim
Âşıklar çağırmaktaydı ısrarcı fenerleri
Düşmüştüm, bayır aşağıydı, şehlaydı
Tarakçı sokaktaydım ve
Ne aradığımı bile bilmeden yürüyordum
Sis ahmakıslatana çevirmişti ve damlalar sıcacıktı
Tam Okulatı’na girmiştim ve üç yol ağzının ötesiydi Yüksekkaldırım
Ne tuhaftı
Lambalar yanıyordu ve sanki kuşluktu
Bir karartı dönüyordu köşeyi ve ben
Bir yerlerden tanıyordum o karartıyı
Yeni terlemiş bıyıklarında şiirler vardı