Daha temmuz çıkmadan asma gazelleri kapladı ortalığı. Bu erken güzün sorumlusu ne? Ne oldu bizim dünyamıza?
Eskiden hazanları böğürtlenler getirirdi. Şimdilerde kavurucu sıcaklara dayanamayan asma yapraklarıyla geliyor, ağustos bile girmeden. Bu da temmuzda eylül hüznünü yaşatıyor.
Temmuzda eylül hüznünü yaşamak… Oysa sıcaklar kavurmakta ortalığı. Yaz, hem de başka yazlara benzemeyen bir hışımla gelmekte üzerimize. Döner pervaneler esritmekte düşüncelerimizi.
Sokak kedileri saldırıyor verdiğimiz sulara. Eskiden bakmazlardı.
Çekirdeksiz sultaniler olgunlaştı. Bardacıklar ballandı dallarında. Düş kokulu günlere gebe gönüllerimiz.
Biliyorum, henüz Japon kanserine yakalanmamış kestaneler irileşmeyecek bu yıl.
Denizden gelen imbat, serinlikle birlikte güneş yağlarının ağır kokularıyla hışırdatmakta dalları.
Ara sıra sokaktan geçen araçlar erimiş asfalt cızırtılarını taşıyor kulaklarımıza.
Sivrisinekler az bu yaz. Yağışsız geçen kış ve bahardan sonra, üreme alanları azalmış olmalı. Ya karasineklere ne demeli, onlar nereye gittiler.
Baharda “arılar yok olmakta” diye yazmıştı gazeteler. Yine de geçmiş yıllardaki kadar yaban arısı görülmekte çevrede.
Bir karıncalar çok bu yıl. Önce kayısı ve şeftalilere saldırdılar bizden önce, şimdi de bardacıkların içlerine dolmaktalar. Umarsız bakmaktayız dallara. Saldırılmamış yemişler bulmak için.
Seçimlerin üzerinden yıl geçti. Şimdi daha karanlık, daha kanlı bir ülkemiz var. Değişim olmadıkça seçimin anlamı da olmuyor sanırım. Üstelik umut da çok uzak gibi..
Şair bir dostum telefonla aradı geçenlerde. "Türkülere sığınmalı artık. Türkülerde aramalı umarı. Eşkiya türkülerinden, direniş türkülerinden türetmeli umudu". dedi. -Türküleri Anadolu gibi kokan, başka ülkeler de var mıdır acaba?- Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun; “Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utarım.” sözü geldi aklıma.
|
Eskiden dövenle sürülen harman yazları vardı. Köy türküleri, ayran testileriyle birlikte o harmanlarda kaldı sanalar yanıldı. Türküler hala taşıyor umutları ama o nefis ayranlar kaldı o harmanlarda. Şimdilerde çevre sorunları oluşturan kaplarda satılıyor ya ayranlar; ne tadı o tat, ne sunumu o sunum. |
Özgürlük duygusu vermeyen buğulu mavi göklerde tutsak kaldı Güneş. Süpersonik –ne demekse?- uçaklara kaldı gökyüzü, romantizmle inatlaşarak. Yenildik, paranın egemenliğine bir kez daha. Ama savaş daha bitmedi. Ya mavi gökyüzünü geri alacağız, ya da yok olacağız birlikte. Yenilirsek bir kez daha, ve son yenilgi olur, bir daha kalkamazsak ayağa; paranın bir işe yaramadığı, her şey için çok geç olduğu o zamanlar başlayacak.
Göksu’dan mehtaba çıkılmıyor artık. Roketlerin gürültüleri taşıyor doymazları.
Amerikalılar pislediğinden beri ay altında sevişmiyor vurgunlar. –Oh, en azından yıldızlar parsellenemedi daha.-
Her şeye inat bir kızıl gül açmakta bahçemde.
AYHAN ALTAY